Perşembe, Nisan 28

Katlı otoparkın önümde uzanan dik rampasına bakıyorum, sonra hızlıca tırmanmaya başlıyorum. İlk katta sadece birkaç araba var ve görevliler de ortada görünmüyor. Hız kesmeden ikinci kata çıkıyorum, sonra üç ve sonra dört... Beşinci kata vardığımda ciğerlerim beni birkaç dakika dinlenmeye zorluyor. Son bir kat daha çıkıp kafamı kaldırıyorum, bulutların yağmur kusmak üzere olduğunu fark ediyorum. Belime kadar gelen duvara yanaşıyorum, çantamdan not defterimi çıkarıyorum aceleyle. "Yağmur başlamadan yapsam şu işi." diye kendi kendime söylenirken kaldığım sayfayı bulup tarih atıyorum ve son kelimelerimi yazıyorum. Defteri çantama koyduktan sonra, önce sol ardından sağ bacağımı duvarın diğer tarafına atıp oturuyorum. Dağınık çatıların arasından fırlayan iki üç büyük bina dışında görülecek bir şey yok. Sonra gözlerimi kapatıp kendimi boşluğa bırakıyorum. Yaklaşık beş saniye rüzgar yüzümü yakıyor ve hemen sonra asfaltla birleşen bedenimin gürültüsünü duyuyorum. Aceleyle yerden kalkıp gören oldu mu diye etrafa bakıyorum, sonra hızlı adımlarla yürüyüp oradan uzaklaşırken bir taraftan da deftere yazdığım son satırın üstünü çiziyorum;
"56. deneme, otopark."

3 yorum:

  1. Ne bicim yaziyorsunuz blogger hanim

    YanıtlaSil
  2. Yazınız çok güzel ve sonu çok güzel bağlanmış. Fakat bu tarz hikayelerde şunun önemli olduğunu düşünüyorum:
    Örneğin; “önce sol ardından sağ bacağımı atıyorum...” şeklinde bir cümleniz var. Okuyan kişiye bu detayı verdiyseniz bir anlamı olmalı diye düşünüyorum bu detayın. Ya da bu detayı atlamanız daha iyi olabilir. İyi yazmalar.

    YanıtlaSil
  3. Hayırlı cumalar

    YanıtlaSil